22 Mayıs 2014 Perşembe

Alpay Hoca'nın Dersinden

Kalemimden Sızanlar

bir yanda baharı bekleyen gönül
bir yanda beni içine çeken haZAN

düşlerim yakamozlarla dans ederken
veya mehtapta
Ay'ı resmederken
gerçeğe uyandığımda gerçekler
sis,yağmur,zifiri karanlık ve
hüsran
dolusu kocaman bir kara kaZAN

dolu almaz boş dolmaz misali
çırpınıyorum ağırlığımca
yettim diyorum imdadına
kurumakta olan çiçeğin
bana göre sevap çok
ama günahımı tartmıyor miZAN

acaba diyorum
elimdemi
kuşların kanat çırpışı
yoksa yüreğimde ki zalimlerin zulmümü
bir güneş
bir bulut
beynimde binbir suiZAN

yok yok
benimkisi kuruntu
karanlıklar yok dimağımda
perdeler kapalı değil
ziyadesiyle ışıkla kaplı
gönül odam
sevgidir, dostluktur
damla damla sadakattır
kalemimden sıZAN

29.11.2010
 
Mustafa Kutlu

Yaşar Hoca'nın Dersinden

FOTOĞRAF

Dört kişi parkta çektirmişiz,
Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi...
Anlaşılan sonbahar
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
Babası daha ölmemiş Oktay'ın,
Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.

Ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattayız hepimiz.
Melih Cevdet ANDAY

ilhan Berk


masa şiiri


MASA DA MASAYMIŞ HA 
Adam yaşama sevinci içinde  
Masaya anahtarlarını koydu  
Bakır kaseye çiçekleri koydu  
Sütünü yumurtasını koydu  
Pencereden gelen ışığı koydu  
Bisiklet sesini çıkrık sesini  
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu  
Adam masaya  
Aklında olup bitenleri koydu  
Ne yapmak istiyordu hayatta   
İşte onu koydu  
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu  
Adam masaya onları da koydu  
Üç kere üç dokuz ederdi  
Adam koydu masaya dokuzu  
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında  
Uzandı masaya sonsuzu koydu  
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür  
Masaya biranın dökülüşünü koydu  
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu  
Tokluğunu açlığını koydu.  
Masa da masaymış ha  
Bana mısın demedi bu kadar yüke  
Bir iki sallandı durdu  
Adam ha babam koyuyordu. 
 
Edip CANSEVER

8 Nisan 2014 Salı

ALO ?



OĞUZ BAL





KAHRAMAN TAZEOĞLU



Cahit Külebi

Şâir. Zile’nin Çeltek köyünde doğdu. Sivas Lisesi’ni bitir­dikten sonra İstanbul YüksekÖğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Mezun olduktan sonra (1940) Antalya ve Antakya’da öğretmenlik, MillîEğitim Bakanlığı’nda müfettişlik ( 1960-1964), ve baş müfettişlik (1964-1969), yurt dışında kültürataşeliği ve öğrenci müfettişliği, -dönüşte iki yılkültür müsteşar yardımcığılı yaptı. 1972′de emekli oldu.
Günümüz şairlerinden olan Cahit Külebi‘nin ilkşiirleri Nazmi Cahit imzası ile 1938′de Gençlik dergisinde çıktı. Aşırı yeni­likten kaçarak aşık tarzının dili ile Anadolu halkının sevgile­rini, acılarını, dertlerini anlattı. Romantizmin ağır bastığı bu şiirler şâirin hatıralarını da aksettirmektedir.
Şiir kitapları: 1. Adamın Biri (1946), 2. Rüzgâr (1949), 3. Atatürk Kurtuluş Savaşı‘nda(1952), 4. Yeşeren Otlar (1954), 5. Süt, 6. Şiirler (1969),7. Sıkıntı ve Umut (1977), 8. Yangın (1980) 9. Türk Mavisi (şiirlerinden seçmeler, 1982), Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda adlı kitabındaki şiirlerinden Nüvit Kodallı Mustafa Kemal Atatürk Oratoryasu’nu meydana getirdi. (1953, Yeşe­ren Otlar ile TDK 1955 Edebiyat Odülü’nü, Yangın ile de 1981 Yeditepe Şiir Ödülü’nü aldı.

3 Nisan 2014 Perşembe

Işıyan güllerine takıldı ayaklarım
Karşımda alev alev duran kirpiklerinin
Kapattın yüreğimi karanlık evlerine
Bana kim olduğunu soran kirpiklerinin
Yakamoz güzeliydi deryada bakışların
Akdeniz gözlerinin damlasıydı o akşam
Öyle masum ve titrek bir yanılgıydın ki sen
Saçların gariplerin rüyasıydı o akşam
Yağmurdun, gülümsedin çorak topraklarıma
Tebessümün göklerin cilasıydı o akşam
Bir anda kelepçeli buldum bileklerimi
Varlığın gurbetimin cilasıydı o akşam
Dağları birer birer devirip sana gelmek
Gönlümün en ateşli duasıydı o akşam
Dolunay saatleri yaşadım yollarında
Yüzün sanki sonsuzluk şuasıydı o akşam
Aldandım bulutlara uzanan ellerine
Bu sevda ömrümün son sevdasıydı o akşam
Oysa anlayamadım ıstırap olduğunu
İçimde bir heyüla, bir serap olduğunu
Her lahza çöktüğünü ve harap olduğunu
Bilemedim ne deniz, ne mehtap olduğunu
Meğer kalbin kalbimin belasıydı o akşam
Aldandım o esrarlı, ağlayan pençesine
Ruhumu yumak yumak saran kirpiklerinin
İsyanımı bıraktım kırık penceresine
Şimdilerde boynumu vuran kirpiklerinin
                                                      Nurullah GENÇ / O AKŞAM