27 Mayıs 2014 Salı
23 Mayıs 2014 Cuma
22 Mayıs 2014 Perşembe
Alpay Hoca'nın Dersinden
Kalemimden Sızanlar
|
Yaşar Hoca'nın Dersinden
FOTOĞRAF Dört kişi parkta çektirmişiz, Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi... Anlaşılan sonbahar Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli Yapraksız arkamızdaki ağaçlar... Babası daha ölmemiş Oktay'ın, Ben bıyıksızım, Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış. Ama ben hiç böyle mahzun olmadım; Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? Oysa hayattayız hepimiz.
Melih Cevdet ANDAY
masa şiiri
MASA DA MASAYMIŞ HA
Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kaseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayatta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranın dökülüşünü koydu Uykusunu koydu uyanıklığını koydu Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu.
Edip CANSEVER
20 Mayıs 2014 Salı
8 Nisan 2014 Salı
Cahit Külebi
Şâir. Zile’nin Çeltek köyünde doğdu. Sivas Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul YüksekÖğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Mezun olduktan sonra (1940) Antalya ve Antakya’da öğretmenlik, MillîEğitim Bakanlığı’nda müfettişlik ( 1960-1964), ve baş müfettişlik (1964-1969), yurt dışında kültürataşeliği ve öğrenci müfettişliği, -dönüşte iki yılkültür müsteşar yardımcığılı yaptı. 1972′de emekli oldu.
Günümüz şairlerinden olan Cahit Külebi‘nin ilkşiirleri Nazmi Cahit imzası ile 1938′de Gençlik dergisinde çıktı. Aşırı yenilikten kaçarak aşık tarzının dili ile Anadolu halkının sevgilerini, acılarını, dertlerini anlattı. Romantizmin ağır bastığı bu şiirler şâirin hatıralarını da aksettirmektedir.
Şiir kitapları: 1. Adamın Biri (1946), 2. Rüzgâr (1949), 3. Atatürk Kurtuluş Savaşı‘nda(1952), 4. Yeşeren Otlar (1954), 5. Süt, 6. Şiirler (1969),7. Sıkıntı ve Umut (1977), 8. Yangın (1980) 9. Türk Mavisi (şiirlerinden seçmeler, 1982), Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda adlı kitabındaki şiirlerinden Nüvit Kodallı Mustafa Kemal Atatürk Oratoryasu’nu meydana getirdi. (1953, Yeşeren Otlar ile TDK 1955 Edebiyat Odülü’nü, Yangın ile de 1981 Yeditepe Şiir Ödülü’nü aldı.
Günümüz şairlerinden olan Cahit Külebi‘nin ilkşiirleri Nazmi Cahit imzası ile 1938′de Gençlik dergisinde çıktı. Aşırı yenilikten kaçarak aşık tarzının dili ile Anadolu halkının sevgilerini, acılarını, dertlerini anlattı. Romantizmin ağır bastığı bu şiirler şâirin hatıralarını da aksettirmektedir.
Şiir kitapları: 1. Adamın Biri (1946), 2. Rüzgâr (1949), 3. Atatürk Kurtuluş Savaşı‘nda(1952), 4. Yeşeren Otlar (1954), 5. Süt, 6. Şiirler (1969),7. Sıkıntı ve Umut (1977), 8. Yangın (1980) 9. Türk Mavisi (şiirlerinden seçmeler, 1982), Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda adlı kitabındaki şiirlerinden Nüvit Kodallı Mustafa Kemal Atatürk Oratoryasu’nu meydana getirdi. (1953, Yeşeren Otlar ile TDK 1955 Edebiyat Odülü’nü, Yangın ile de 1981 Yeditepe Şiir Ödülü’nü aldı.
3 Nisan 2014 Perşembe
Işıyan güllerine takıldı ayaklarım
Karşımda alev alev duran kirpiklerinin
Kapattın yüreğimi karanlık evlerine
Bana kim olduğunu soran kirpiklerinin
Karşımda alev alev duran kirpiklerinin
Kapattın yüreğimi karanlık evlerine
Bana kim olduğunu soran kirpiklerinin
Yakamoz güzeliydi deryada bakışların
Akdeniz gözlerinin damlasıydı o akşam
Öyle masum ve titrek bir yanılgıydın ki sen
Saçların gariplerin rüyasıydı o akşam
Yağmurdun, gülümsedin çorak topraklarıma
Tebessümün göklerin cilasıydı o akşam
Bir anda kelepçeli buldum bileklerimi
Varlığın gurbetimin cilasıydı o akşam
Dağları birer birer devirip sana gelmek
Gönlümün en ateşli duasıydı o akşam
Dolunay saatleri yaşadım yollarında
Yüzün sanki sonsuzluk şuasıydı o akşam
Aldandım bulutlara uzanan ellerine
Bu sevda ömrümün son sevdasıydı o akşam
Oysa anlayamadım ıstırap olduğunu
İçimde bir heyüla, bir serap olduğunu
Her lahza çöktüğünü ve harap olduğunu
Bilemedim ne deniz, ne mehtap olduğunu
Meğer kalbin kalbimin belasıydı o akşam
Akdeniz gözlerinin damlasıydı o akşam
Öyle masum ve titrek bir yanılgıydın ki sen
Saçların gariplerin rüyasıydı o akşam
Yağmurdun, gülümsedin çorak topraklarıma
Tebessümün göklerin cilasıydı o akşam
Bir anda kelepçeli buldum bileklerimi
Varlığın gurbetimin cilasıydı o akşam
Dağları birer birer devirip sana gelmek
Gönlümün en ateşli duasıydı o akşam
Dolunay saatleri yaşadım yollarında
Yüzün sanki sonsuzluk şuasıydı o akşam
Aldandım bulutlara uzanan ellerine
Bu sevda ömrümün son sevdasıydı o akşam
Oysa anlayamadım ıstırap olduğunu
İçimde bir heyüla, bir serap olduğunu
Her lahza çöktüğünü ve harap olduğunu
Bilemedim ne deniz, ne mehtap olduğunu
Meğer kalbin kalbimin belasıydı o akşam
Aldandım o esrarlı, ağlayan pençesine
Ruhumu yumak yumak saran kirpiklerinin
İsyanımı bıraktım kırık penceresine
Şimdilerde boynumu vuran kirpiklerinin
Ruhumu yumak yumak saran kirpiklerinin
İsyanımı bıraktım kırık penceresine
Şimdilerde boynumu vuran kirpiklerinin
Nurullah GENÇ / O AKŞAM
10 Mart 2014 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)